En Zarif Haliyle Porselenin Hikâyesi
Özenle seçerek sofralarımızda yer verdiğimiz porselenler göze en çok hitap eden objeler arasında. Kullanımı özen ve dikkat isteyen bu narin malzemeyi fırın ve mikrodalgada ısıtabileceğinizi ama ateşle direkt temas ettirmemeniz gerektiğini biliyorsunuz… Bulaşık makinesinde ise 60 derecenin altında bir programda yıkamalı, mutlaka kireç önleyici deterjan kullanarak kireç tabakası oluşmasını engellemelisiniz… Takdir edersiniz ki bu bilgiler önemli ama birazdan anlatacaklarımız ışıl ışıl parlayan haliyle porselenin geçmişten günümüze hikâyesi…
Arkeolojik kazılarda ortaya çıkan kalıntılar, porselenin hikâyesinin MÖ 4000 yıllarına kadar uzandığını ve bu zarif hikâyenin Çin’de başladığını göstermekte. Bugün aşina olduğumuz teknik ve estetik açıdan gelişmiş porselenler ise Çin’de MS 7. yüzyılda yapılmaya başlanmış. Ve zaman içinde daha da geliştirilerek saraylarda imparatorlara layık bir ürün haline getirilmiş.
Aslında porselen, killi topraktan üretilen seramik grubunun bir öğesi fakat bu öğe seramiğin en mükemmel formuna karşılık geliyor. Ham maddesi tamamen doğal kaynaklar olan kaolin yani Çin kili, kuvars ve feldispat. Porselenin sahip olduğu beyaz rengi vermek için de herhangi bir boya kullanılmıyor.
Porselen hamuru 1400 °C sıcaklıkta pişirilerek pekiştiriliyor ve bu da porselen ürünlerin daha çok tercih edilmesini sağlıyor. Çünkü pekişmiş yapısı mikrop barındırmazken koku ve tat sindirmiyor, yani oldukça sağlıklı. Ayrıca ısı saklayabilme özelliğine sahip olması servis sırasında yemeğin sıcaklığını da koruyabilmesini sağlıyor.
Avrupa’yı porselenle tanıştıran kişi, 13. yüzyılda Çin’i baştanbaşa gezen kâşif Marco Polo olmuş ve bunu Venedik’e dönerken yanında götürdüğü porselenlerle yapmış. 17. yüzyıla gelindiğinde Avrupa saraylarına deniz yoluyla Çin porselenleri taşınmaya başlanmış. Zaten kısa bir süre sonra Avrupa’da da üretime geçilmiş ve böylece dünya porselen devlerinin temelleri atılmış.
Osmanlı’ya baktığımızda ise, 1800’lerin ortalarında porselene olan ilgi artınca dağınık halde çalışan ustaların Beykoz’un İncirli köyünde bir araya getirildiğini ve burada üretim yapan küçük ölçekli bir fabrika kurulduğunu görüyoruz. II. Abdülhamit döneminde ise Yıldız Sarayı’nın bahçesinde dekoratif ürünlerden sofra takımlarına eşsiz güzellikte eşyalar üreten Çini Fabrika-i Hümayunu kurulmuş.
Porseleni dekore etmek için kullanılan teknikler de yüzyıllar içinde gelişerek mükemmel seviyesine ulaşmış. Örneğin sır üstü dekorasyon 1. yüzyılda Çin’de kullanılırken sır altı dekorasyon ilk kez 12. yüzyılda İran’da uygulanmış. Anlayacağınız, günümüzde mücevher gibi değer ve ilgi gören porselenin yolculuğu neredeyse bütün dünyayı içine almış.
Yukarıda kısaca anlattığımız hikâyeye tanıklık etmiş porselenler de var ki bugün değerleri milyon dolarla ölçülüyor. Örneğin dünyanın en pahalı porselenlerinden biri Qing Hanedanı Porseleni ve değeri 84 milyon dolar. Aynı şekilde Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki en değerli koleksiyonları da porselenler oluşturmakta. Bunların çoğu yakut, zümrüt ve yarı değerli taşlarla, altın ve gümüş tellerle süslenmiş bakmaya doyamayacağınız güzellikte porselenler…
1,409 okunma